-
1 gerçek
acı \gerçek budur das ist die bittere Wahrheit1) wirklich, real\gerçek değerler/dünya reale Werte/Welt\gerçek yaşamdaki gibi wie im richtigen Leben2) wahr\gerçek hikâye eine wahre Geschichte\gerçek yüzünü göstermek sein wahres Gesicht zeigen -
2 gerçek
gerçek <- ği> wirklich, tatsächlich; real; echt; eigentlich (Bedeutung); wahr, echt, richtig (z.B. Gelehrter); Wahrheit f; Wirklichkeit f, Tatsache f; Grund; Geschichte wahr;gerçekler (die) Fakten, Tatsachen;gerçeğini söylemek die Wahrheit sagen -
3 gerçek zaman
inform Echtzeit f -
4 acı
I s\acı katmak scharf würzen (-e)\acısını çıkarmak den bitteren Geschmack beseitigen; ( yemeklerde) die Schärfe beseitigen\acı patlıcanı kırağı çalmaz ( prov) Unkraut vergeht nicht\acı çekmek Schmerzen erleiden\acı duymak Schmerz empfinden\acı duymak ( üzülmek) Trauer empfindenbirine \acı vermek jdm Leid antun, jdm wehtun\acısını çekmek leiden\acısını çıkarmak (öç, intikam almak) sich revanchieren (için/-den für/bei)II adj\acı çikolata bittere Schokolade\acı gerçek die bittere Wahrheit2) ( koyu) tief\acı bir yeşil ein tiefes Grünhaftanın \acı olayları die tragischen Ereignisse der Wochesözleri çok \acıydı seine Worte waren sehr bitter -
5 doğru
I sniye \doğrusunu söylemiyorsun? warum sagst du nicht die Wahrheit?sabit bir \doğru eine feste GeradeII adj1) gerade2) richtig, korrekt; ( gerçek) wahr\doğru çıkmak sich bewahrheitenbu cümle \doğru mu yanlış mı? ist dieser Satz richtig oder falsch?1) richtig, korrekt\doğru çıkmak sich als richtig herausstellençocuk \doğru okudu \doğru olmak richtig sein, stimmen, das Kind hat richtig gelesendedikleri \doğru ( değil) was er sagt, ist (nicht) richtig, es stimmt (nicht), was er sagtsaat \doğru gidiyor/gitmiyor die Uhr geht richtig/nicht richtig2) gegenakşama \doğru gegen Abend( saat) altıya \doğru gelir er kommt gegen sechs (Uhr)3) nachdışa/içe \doğru aç(ıl) mak (sich) nach außen/innen öffnen -
6 hakikat
-
7 asıl
bu haberin aslı yok diese Nachricht ist nicht wahrbir işin aslını araştırmak etw auf den Grund gehenII adj1) eigentlich; ( gerçek) wahr\asıl adı sein eigentlicher Name\asıl sanat budur das ist wahre Kunst\asıl sebep der wahre Grundaslı çıkmak sich als wahr herausstellen2) ( ana) Haupt-, Grund-\asıl sebep der Hauptgrund3) (\asıl sayı) Kardinal- -
8 doğrusu
2) wirklichburaya gelmeye değdi \doğrusu es hat sich wirklich gelohnt, hierher zu kommen -
9 gibi
I parthiçbir şey olmamış \gibi als ob nichts geschehen wäresanki sesler duymuşum \gibi geldi mir ist, als hätte ich Stimmen gehörtyağmur yağacak \gibi görünüyor es sieht so aus, als würde es regnenII adv1) wiegerçek yaşamdaki \gibi wie im richtigen Lebenher şey eskisi \gibi alles ist wie früherher zamanki \gibi wie immeröngörüldüğü \gibi wie vorgesehen2) ( o anda) sowieçantasını kaptığı \gibi gitti er schnappte seine Tasche und war wegçocuğu kaptığı \gibi toz oldu er hatte sich das Kind gekrallt und war damit verschwundenhaberi aldığı \gibi yola çıktı sowie er die Nachricht erhielt, machte er sich auf den Weg; ( hemen arkasından) gleich nachdem er die Nachricht erhielt, machte er sich auf den Weg -
10 hakiki
1) wirklich2) ( sahte karşıtı) echt\hakiki elmaslar echte Diamanten3) jur\hakiki şahıs ( gerçek kişi) natürliche Person -
11 hayal
\hayal etmek sich vorstellenbir şeyi \hayalinden geçirmek sich etw erträumen\hayalleri gerçekleşti seine Träume wurden wahr4) Illusion f\hayale kapılmak sich Illusionen machengerçek olduğunun \hayaline kapılmak sich der Illusion hingeben, dass es wahr ist5) Fantasie fbu, senin \hayalinin bir mahsulü das ist ein Produkt deiner Fantasie -
12 hilafsız
( yalansız) ungelogen; ( inanılmaz ama gerçek) unglaublich, aber wahr -
13 inanılmaz
-
14 sahici
См. также в других словарях:
gerçek — sf., ği 1) Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur. 2) is. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat 3) Aslına uygun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek dışı — sf. Gerçeğin dışında olan, gerçek olmayan, gerçeğe aykırı, hilafıhakikat … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek dışılık — is., ğı Gerçek dışı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek kişi — is. Hakiki şahıs Anayasa mahkemesi kararları idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek mantarlar — is., ç., bit. b. Bağlarda mildiyu hastalığını yapan, emeçleri iyi gelişmiş mantarlar (Peronospora viticola) … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek sayı — is., mat. Bir eksen üzerindeki bir noktanın yerini belirlemeye yarayan sayı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçek kişi — İnsanlar … Hukuk Sözlüğü
acı gerçek — is., ği Üzüntü, sıkıntı ve rahatsızlık veren olay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sana yalan, bana gerçek — söylediğim şeyi sen bilmiyorsun ancak doğrudur, ben biliyorum anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
aslı çıkmak — gerçek olduğu anlaşılmak, gerçek olduğu ortaya çıkmak Söylenenlerin aslı çıkarsa güç duruma düşecek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aslı astarı (veya aslı faslı) olmamak — gerçek olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük